Kahvenin İçerisindeki Krema Ve Şuruba Dikkat
Sade kahvenin karaciğer üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğunu belirten Gastroenteroloji Uzmanı Metin Başaranoğlu, şurup ve kremaya katılan yeni nesil kahvelerin obezite ve obezite nedenli metabolik kronik hastalık riskini artırdığını açıkladı.


Sade kahvenin karaciğer üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğunu belirten Gastroenteroloji Uzmanı Metin Başaranoğlu, şurup ve kremaya katılan yeni nesil kahvelerin obezite ve obezite nedenli metabolik kronik hastalık riskini artırdığını açıkladı.
Kahve, kökboyasıgiller familyasının Coffea cinsinde yer alan ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilir. Su ya da süte karıştırılarak içilen kahve doğru tüketildiği zaman insan sağlığı üzerinde birçok olumlu katkısı olmaktadır. Fakat şurup ve krema katılan yeni nesil kahveler, obezite ve obezite nedenli metabolik kronik hastalık riskini arttırdığını dile getirerek sözlerine şöyle devam etti: “Şuruplar bol miktarda konsantre şeker içerir. Bu şekerin başlıca bileşeni ise nişasta bazlı şekerdir. Miktar olarak bir kutu tatlandırılmış içeceğin içerdiği şekerin 2-3 katı şekere eşdeğerdir. Nişasta bazlı şurup karaciğerde yağa dönüşür. Beyin, nişasta bazlı şurubu tüketemez, diğer organlarda da yağ olarak depolanır. Rafine şeker, işlenmiş şeker, sanayi tipi şeker, nişasta bazlı şeker, mısır şurubundan elde edilen fruktoz da hepsi bu gruptadır. Diğer taraftan krema ile hazırlanmış bir kahvenin içerisine doymuş yağ bulunur. Yani şurup ve krema ile hazırlanmış bir adet kahve içerek bir öğünde alabileceğiniz kalorinin tamamına ulaşmış olursunuz. “
Kahve doğru tüketilirse sağlık açısından çok faydalı bir içecek olduğunu dile getiren Başaranoğlu “Kahve tüketimi üzerine yapılan çalışmalarda kahvenin toplam ölüm oranını azalttığı görülüyor, bu faydasının antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklerinden kaynaklı olabileceği düşünülüyor. Artan kahve tüketimi ile siroz ve karaciğer kanseri arasında ters orantılı bir ilişki vardır. Kahve, yağlı karaciğeri olanlarda iyileştirici rol üstlenirken, fibroz progresyonunda ise (salgı bezlerini etkileyen hastalığın ilerlemiş hali) koruyucu bir göreve sahiptir” dedi.